Kafeinin Öğrenme Üzerindeki Etkisi Düşünülenden Farklı Çıktı
2 mins read

Kafeinin Öğrenme Üzerindeki Etkisi Düşünülenden Farklı Çıktı

Günlük hayatımızda “Kahve içmeden uyanamıyorum.” ya da “Kahve alayım da zihnim açılsın” diyen çok sayıda insanla karşılaşıyoruz. Bilim insanlarına göre bu durum gerçeği pek de yansıtmıyor. En azından ellerindeki veriler bu yönde bir izlenim ortaya koyuyor. 

Sürekli kahve içmenin bir faydası olmuyor

ABD’de bulunan Butler Hastanesi Nöro modülasyon Araştırma Fasilitesi‘nden araştırmacılar, 20 katılımcı ile bir çalışma gerçekleştirdi. Bu çalışmada, farklı seviyelerde kahve tüketimine sahip kişilerin beyin aktiviteleri incelendi. Ortaya çıkan sonuçlar ise şaşırtıcı oldu. 

Bilim insanları, uzun dönem kuvvetlendirme (Long term Potentiation – LTP) adı verilen beyin mekanizmalarını analiz etti. LTP tek başına bir mekanizma değil, daha çok bir mekanizma grubu olarak göze çarpıyor. Farklı LTP çeşitleri üzerinden beyindeki bellek, kronik ağrı, madde bağımlılığı gibi nöral devrelerin uzun-dönem şekillenmesine bağlı değişikliklerin büyük kısmında rol oynuyorlar. 

Sinir hücrelerimiz belli bir şeyleri tekrar tekrar yaptıkça güçleniyor. Bu yapılar güçlendikçe beynimiz öğrenmeye de daha hazır hâle geliyor. Tekrar ettiğimiz şeyleri gittikçe daha iyi yapmamızın nedeni de aslında bu. Bu güçlenme kapasitesine de plastisite adı veriliyor.

Araştırmalara göre kafein tüketimi, bir süre sonra beynin öğrenme kapasitesini azaltıyor. Bu görüşün nedeni ise adenozin adlı madde. Kafein bizim uykumuzu açmak için adenozini baskılıyor. Adenozin ise biriktikçe beynin plastisitesini azaltıyor. Daha az plastisite demek de daha az öğrenebilme kapasitesi anlamına geliyor. Kahve tüketimi artan kişilerin beyin plastisitesinde düşüş olabiliyor. 

Yine de bu araştırmayı çok da kesin olarak görmemek gerekiyor. Zira araştırmanın iki noktası dikkat çekiyor. Bunlardan birincisi, yalnızca 20 kişinin çalışmada yer alması. İkinci nokta ise kişilerin kahve tüketimlerinin kendi beyanları üzerinden takip edilmesi. Yine de bu çalışma, gelecekteki çalışmalar için bir öncü olacaktır. 

Araştırmada Frontiers in Psychiatry’de yayımlandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir